◾ Evvel zamanda gözünü hâkimiyet hırsı bürümüş bir mütemerridin, vakti gelip çattığında istediğine erişmesi takdirinde yapacaklarından endişe etmeli! Zira şimdiye dek sırf hâkim olma güdüsüyle yola çıkıp da kendisinden şiddet, felaket, ve yıkım vb. tecrübe edilmeyen bir uygarlık yoktur.
◾Korkulan başa geldi de... Bütün dünyayı buhrana boğan batı şimdide kendisinin yegâne müsebbibi olduğu bu bunalımın sebebini araştırıyor. Fakat bunalıma en çok muhatap olanların, bizzat bu bunalımın sebebini teftiş eden şair ve düşünürlerin olduğundan da gâfil ne yazık ki...
◾İş tekniğe gelince üstlerine yok, lakin kendi ayıbını ikrâr etmeye gelince; önceki ezelî tekebbürlerine izâfetle, son demde "hâkimiyet"in istîlâsından ötürü kendilerini büsbütün kuşatan, batılın kasvet örslerinde dövülmüş, birincisine nispetle daha bir kuvvetli olan bu yeni "kibir" de eklenince, sahada iki karanlık parçadan müteşekkil dev bir kibir canavarı zuhûr ediyor;
Birinci egosu, pasifliğinden sebep teoride tıkandığı halde ezelî bir haset ve nefrete istinâd ettiğinden ötürü tazeliğini yitirmeyen, ikincisiyse - aktif bir şekilde - pratik sahaya en sert adımlarını atarak "buradayım!" diyen bu dev, hatasını asla kabullenmeyeceğine dair ant içiyor. Agoraya büyük umutlarla gelmiş mazlûm halk evine eli boş dönüyor...
◾Neticede Batı kendi portresini çiziyor ve "yetişkinim ancak hem şımarık hem de egosantrik bir kimliğe sahibim" diye naralar atıyor. Acep duyan olur mu?!
Bütün iyilerin mercii olarak "ben"i gösterirken mutlak kötülüğe kaynak olarak "onlar"a işaret ediyor kanlı elleriyle. Acep uyanan olur mu?!
◾ İşte bu muazzam kibir, kadîm hasedin zehirli meyvelerinden biridir yalnızca. Bu haset, İslam'a ve müslümanlara duyulan hasettir. Irkçılık, kibir, zulüm, işte bunların her biri hakikat sancağının yeniden kendilerine verilmemesine karşı müslümanlara duydukları muhteşem haset ve nefretten ileri geliyor. Öyle bir nefret ki, kendi sahibine yükselememekten birikmişlerin zayıfa olan patlaması diyebiliriz buna...
◾Oysa ki, yapmaları gereken tek şey hatalarını kabullenip İslam'ı doğru değerlendirmeleridir. Evet! Batı'nın - hakîkî manada; hem teoride, hem pratikte - hatasını kabullendiği gün, kendilerinin sebep olduğu, bütün yeryüzünü kaplayan bu evrensel buhrânın kasvet kıskaçlarının âni bir çürümeye, dolayısıyla yok olmaya yüz tutacağı gün olacaktır.
◾ Öyleyse bu bir çağrıdır. Her çağrıya icabet edilmese de, mutlaka her birinin insaf gözüyle değerlendirilmesi elzemdir.
Belki böylelikle zalimin içinde dahi ufak bir hakikat filizi yeşerecek, akabinde bu filiz lezzetli bir yaz meyvesi verip kokusunu bütün bir ruh bostanına yayacak ve nihayetinde sahibini hakikat bahçesine teslim edecektir...
Bütün ruhların - birlik ve beraberlik içerisinde - hakikat bahçesini mesken edinmesi çağrısına acep icabet olur mu?...
Furkan Yılmaz - 11/06/2022