21 Ocak 2022 Cuma

İslâmî rivayet metodolojisinde metin kritiğinin göz ardı edildiği iddiası

1. Giriş
   Gayesi her alanda müslümanların dinini tahrif ve tebdil etmekten ibaret olan oryantalistlerin ve çırakları mesabesinde olan modernistlerin bir diğer iddiası da, muhaddislerin hadisin sıhhat hükmünü belirlemede yalnızca senet kritiği yaptıkları; metin kritiğini göz ardı ettikleri[1] şeklindedir.   
   İşte bu yazımızda mezkûr iddiayı ele alacak, muhaddislerin gerçekten de metin tenkidi yapıp yapmadığını, oryantalist/modernist şahsiyetlerin müslümanlar için bir teklif ve öneri(!) mahiyetinde olan bu iddialarının geçersizliğini ispat edeceğiz.

2. Metin kritiğinin göz ardı edildiği iddiası
   Oryantalistler şöyle demiştir: "Şüphesiz, İslâmî tenkit usûlünün benimsemiş olduğu bakış açısı ve yaklaşımlar, (muhaddislerce) fazlasıyla ihtiram gören gereksiz ziyadeleri hadislerden ayıklamayı ancak sınırlı ve kâsır bir mikyas dâhilinde mümkün kılmıştır. Hadisin biçimsel konumu (olan senet), bu ilmin artık kendisiyle bir ilişkisinin kalmadığı kaide ve kurallara hükmeden yegâne etken haline gelmiştir.
   (Onlara göre) şeklî unsurlar, hadisin asliyyetine - muhaddislerin deyimiyle: hadisin sıhhat ve doğruluğuna - hükmeden yegâne etkendir. (Yine onlara göre) yalnızca bir hadisin dış şekli (senedi) incelenir. Asıl kıymet arz eden hadisin içeriğine (metnine) verilecek hükümse, râvîlerin yer aldığı rical silsilesinin tashîh edilmesine bağlıdır. Buna göre bir rivayette dâhilî ve hâricî olmak üzere birçok çelişkilerle (dolu) bozulmuş, aklen imkansız olan bir fikir nakledilse bile, hadisin isnâdı bu şeklî tenkit imtihanından geçtiği vakit, senedin bizlere aralarında kopukluk olmayan güvenilir ricaller silsilesini takdim ettiği ve silsilede bulunan bu kimselerin birbirleriyle karşılaşma imkânı olduğuna dair bir delil getirildiği vakit (metninde yer alan saçmalıklara(!) rağmen) bu hadis sahih addedilecektir. Ve buna rağmen hiç kimsenin de aklına 'hadisin metni mantıksal veya tarihsel açıdan çelişkili bir içeriğe sahiptir. Dolayısıyla bu senedin (uydurma olan metne) bir düzmece olduğu hususunda şüphe ediyorum' demek gelmez."[2]

3. Müsteşriklerin bu iddiasına cevap
   Elbette muhaddislerin senet tenkitine daha fazla önem verdikleri doğrudur. Ancak bunun geçerli sebepleri[3] olmakla birlikte hadisçilerin metin tenkitini kökten terk ettiği söylemi mesnetsiz bir kuruntudan ibarettir. Zira:
    3.1 Metin eleştirisi, hadis tarihindeki ilk eleştiri türüdür.[4] Usûl-ü hadis ilmi senet kritiği ile değil, metin kritiği ile sahaya adım atmıştır. Zira hadis tarihinin kendisiyle başladığı sahabe döneminde dikkatler - sened geleneğinin daha sonra ortaya çıkmış olması nedeniyle - bütünüyle hadisin muhtevası üzerine yoğunlaşmıştır. Hz. işe (radiyellahu anhâ) annemizin "Ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle ölüye azap edilir"[5] hadisine yönelttiği eleştiri, metin kritiğine verilebilecek en güzel örnektir. 
   3.2 Muhaddisler bir râvîyi tevsik ettikleri sıra bu râvînin yalnızca adalet ve sıdkına bakmakla yetinmezler. Bilakis batıl muhtevaların nakledicisi olup olmadığını öğrenmek için bu kimsenin rivayetlerini sika râvîlerin rivayetleri ile karşılaştırmak gerekir.[6] Hatta cerh ve ta'dîl eserlerinde birçok râvî hakkında " له مناكير، منكر الحديث/ bu râvînin birçok münker (sikaların rivayetlerine ters düşen) rivayetleri vardır, bu râvînin hadisi münkerdir" vb. ifadeler de bunun en müşahhas misalidir.
   3.3 Metin eleştirisini kökten terk etmiş kimselerin, hadis usûlü alanında telif ettikleri eserler içerisinde "ulûmu'l-metn" başlığı altında hadisin metin yönünden nevilerini ve metin kritiğinin ölçülerini zikretmelerinin mantıklı bir açıklaması olamaz. Buna bir de, bu zikretmenin bir değinme, üstünden geçme değil de mevzunun en ince ayrıntısına kadar inme, derinlemesine ele alma olduğunu eklediğinizde bu açıklamayı yapmak daha da güç olacaktır, şüphesiz.
   3.4 Muhaddisler bir hadisin mevzu olduğunu anlama hususunda birden fazla alamet/belirti zikretmiştir. Bu hususta İbn-i Hacer el-Askalânî üç[7], Prof. Dr. Nureddin Itr sekiz[8], Prof. Dr. Mustafa es-Sibâî on bir[9], Prof. Dr. Muhammed Ebu Şehbe ise on dört[10] adet alamet zikretmiştir. 
   3.5 Bir kimse size "çiftçilerin bilgisayar üretmediğini, bu sebeple de insanların teknolojiden mahrum kaldığını/kalacağını" söylese onun bu iddiasını ne kadar tutarlı ve doğru bulurdunuz? O kimseye şöyle bir cevap verirdiniz muhtemelen: 1. Bilgisayar üretmek çiftçinin değil, mühendisin görevidir. Bunun yanında çiftçinin - bilgisayar üretmesi ihtimal dahilinde olmakla beraber - misyonu yalnızca ekip biçmek, ve hayvan ticareti yapmak ile sınırlı kalacaktır; bilgisayar üretimi çiftçinin misyon ve alanını aşan bir faaliyettir. 2. Çiftçi bilgisayar üretmiyor diye hiç kimse bilgisayar üretmez veya üretemez değildir. Bilakis mutlaka bu icraatı üstlenecek kimseler çıkacaktır.
   Kezâ insanların zihninde, hadisler üzerinde tasarruf hakkının yalnızca muhaddislerin tekelinde olduğu yönünde bir vehim yer edinmiştir. Nasıl ki mezkûr metaforda durum bu minvaldeyse aynı şekilde 1. Hadislerde metin eleştirisi yapmak her ne kadar muhaddis için de geçerli olsa, bu vazifeyi asıl üstlenen kimseler fakihlerdir. Ve yine 2. Muhaddisler bir hadisin metin eleştirisini göz ardı etmiş olsa dahi bu hiç kimsenin metin eleştirisini yapmayacağı veya yapamayacağı anlamına gelmez. Bu vazifeyi üstlenecek kimseler vardır elbet.
   Bu hususta Muhammed Zahid el-Kevserî (rahimehullah) şöyle diyor: "Vâkıa şu ki, muhaddisler - genellikle - yalnızca senet eleştirisi yapmışlardır. Onlar, senedin ızdırâbına (usul terimi) önem verdikleri kadar metin ızdırâbına ehemmiyet göstermemişlerdir. Ignaz Goldziher'ın (ve) taraftarlarının 'nakd-i dâhilî/iç kritik' diye isimlendirmiş oldukları şey ile de fukahâ ilgilenmektedir. Bu iki tâife (muhaddisler ve fukahâ) hadis eleştirisini (senet ve metin bakımından) kendi aralarında taksim etmişlerdir."[11]
   Prof. Dr. Muhammed Avvâme (rahimehullah) da şöyle demektedir: "(...)Mutekaddim ulemâ, muhaddis ve fukahâ tâifesiniden - hadisleri tashih ve taz'if (doğrulama ve yanlışlama) hususunda - her birinin farklı menheci ve metodu olduğunu, (bir hadisin hükmü noktasında) bazen ittifak ettiklerini, bazen de ihtilafa düştüklerini idrak etmişken, hadis ilmiyle iştigal eden muâsır kimselerin zihninde yer edinmiş olan düşünceyse şudur: hadislerin tashihi ve taz'ifi hususunda yegâne referans muhaddis tâifesidir (bu hususta fukahânın görüşüne iltica edilmez). Şüphesiz, muhaddis tâifesini fukahâların (kendi metodları ile vermiş oldukları bağımsız) hükümler karşısında hâkem kıl(ıp fukahânın, muhaddislerin aksi yönünde vermiş olduğu hükümlerden yüz çevir)mak çok büyük bir hatadır. İlim sahasında bu düşünceden çok büyük bir kargaşa tevellüd etmiştir. Şayet her iki taraf da birbirine insaf ile yaklaşırsa, içine düştüğümüz bu serzeniş ve dertten yana çok rahatlamış oluruz."[12]
   Muhammed Avvâme hocanın da belirttiği gibi hadislerin sıhhatine veya zaafiyetine hüküm verenler yalnızca muhaddis tâifesi değildir. Bilakis fukahânın da bu hadislerin tashih ve taz'ifinde büyük bir payı ve vazifesi vardır; hadisler üzerinde yegâne tasarruf hakkı muhaddislerin tekelinde değildir.[13]

4. Sonuç:
1- Müslümanlar tarihte ilk haber eleştirisini metin üzerinden gerçekleştirmiştir. Usûl-ü hadis ilmi, metin tenkiti ile başlamıştır. Senet kritiği ise daha çok sonraki dönemlerde revaç bulmuştur.
2- Muhaddisler bir râvîyi tevsik ederken dahi metin eleştirisi yaparlar, ki bu sayede söz konusu râvînin batıl içeriklerin nakledicisi olup olmadığını öğrenmiş olurlar.
3- Muhaddisler metin kritiğinin ölçülerini en ince ayrıntısına kadar tayin etmiştir.
4- Muhaddisler - senette olduğu gibi - metinde de gerçekleşen en ufak bir değişikliğe karşı yeni bir nevi ihdas etmiştir. Şaz, muallel, muzdarip vs…
5- Muhaddisler hadisin mevzu olduğuna dair - râvîde ve mervide olmak üzere - on dört adet belirti/alamet zikretmiştir.
6- Bunlarla birlikte asıl olan: hadiste senet eleştirisi yapmak muhaddisin, metin eleştirisi yapmak ise fakihin vazifesidir.
7- Müsteşriklerin iddia ettiği gibi muhaddisler metin eleştirisi yapmamış olsalar dahi bu, fukahânın metin kritiği yapmadığı manasına gelmez.
   Tüm bunlardan hareketle müsteşriklerin bu iddiasının - Prof. Dr. Nûreddin Itr'ın (rahimehullah) dediği gibi - ne kadar yüzeysel, zayıf ve peşin bir iddia olduğu ortaya çıkmış oluyor. 
_______________
[1] Prof. Dr. Nûreddin Itr (rahimehullah) bu iddianın çok zayıf ve apaçık bir saçmalık olmasına rağmen müsteşriklerin en tehlikeli ve en meşhur iddiası olduğunu söyler. [Bkz. A.g.m, Menhecu'n-Nakd fî ulûmi'l-Hadîs, Dâru'l-Fikr, Dimeşk, 38. Baskı, 2020, s.403]
[2] Nûreddin Itr, müsteşriklerin bu iddiasını naklettikten sonra şöyle diyor: "Bu, meslektaşımız Prof. Dr. Abdüllatif eş-Şîrâzî es-Sabbâğ'ın Dirâsât fî's-Sünneti'l-İslâmiyye adlı eserinde bizler için tercüme ettiği pasajlardan biridir." [Bkz. A.g.e, s.403, dipnot: (1)]
[3] Muhaddislerin metin tenkitinde ihtiyatlı davranmalarının sebepleri için bkz. Muhammed Ebu Şehbe, Sünnet Müdafaası, çev. Mehmet Görmez - M. Emin Özafşar, Risâle yay. İstanbul, 2020, I, s.97-100.
[4] Bkz. Nûreddin Itr, a.g.e, s.405; Ahmet Yücel, Hadis Tarihi, MÜİFVY, İstanbul, 49. Baskı, 2019, s.30, 37-39.
[5] Buhârî, el-Câmiu's-Sahîh, Kitâbu'l-Cenâiz, 1288.
[6] Nûreddin Itr, a.g.e, s.406.
[7] Bkz. İbn-i Hacer el-Askalânî, Nuzhetu'n-Nazar fi Tevdîhi Nuhbeti'l-Fiker, Dâru'l-Minhâci'l-Kavîm, Riyad, 1. Baskı, 2019, s.89-90.
[8] Bkz. Nûreddin Itr, a.g.e, s.269-276. Ayrıca Nûreddin Itr, bu alametleri 1-Râvîdeki alametler ve 2-Mervîdeki (hadisteki) alametler şeklinde iki başlık altında incelemiştir.
[9] Bkz. Mustafa es-Sibâî, Sünnet ve İslam Hukukundaki Yeri, çev. İshak Doğan, Beka yay. İstanbul, 2018, s.123-128. Aynı kısımlarndırmayı Mustafa es-Sibâî de uygulamıştır.
[10] Bkz. Muhammed Ebu Şehbe, el-Vez'u fi'l-Hadîs, içinde: A.g.m, Sünnet Müdafaası, s.93, 62. Dipnot.
[11] Muhammed Zahid el-Kevserî, Makâlâtu'l-Kevserî, Tab'atu'l-Envâr, Karaçi, içinde: Abdülmecit et-Türkmânî, el-Medhal ilâ Usûlu'l-Hadîs ala Menheci'l-Hanefiyye, Dâru'r-Reyâhîn, Umman, 2. Baskı, 2021, s.147.
[12] Celâleddin es-Suyûtî, Tedrîbu'r-Râvî, tah. Muhammed Avvâme, Dâru'l-Yüsr ve Dâru'l-Minhâc, 1. Baskı, h.1437, I, s.15, içinde: Abdülmecit et-Türkmânî, a.g.e, s.148.
[13] Bu hususta farklı nakiller için bkz. Abdülmecit et-Türkmânî, a.g.e, s.148-149.

Furkan Yılmaz/22.01.2022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder